Araştırmaya Göre Yalan Beyanlar Yinelendikçe Onların Gerçek Olduğunu Düşünmeye Başlıyoruz

Her gün karşımıza sıradan (uykusuzluk jet lag sebebidir gibi) ve tehlikeli (Kayıt dışı göçmenler vergi ödemez gibi) sonuçları olabilecek birçok yalan beyan çıkıyor. Reklamlar, yalan haber siteleri ve siyasi söylemler bu ve bunun gibi yalanları tekrarlayarak onların daha inanılır olmalarını sağlıyor. Araştırmalardan elde edilen bilgilere göre yinelenen beyanlar, yeni beyanlardan daha gerçekçi görünüyor. Bu etki, ürünlerle ilgili abartı beyanlardan (örn, Crest marka diş macunu dişlerdeki kafein lekelerini giderir), asılsız manşetlere (örn, Donald Trump mahsur kalan 200 Amerikan askerini kurtarmak için özel jetini gönderdi) ve sosyopolitik fikirlere (örn, Devlet yardımı alan kişilere düşük kiralı konut sunmanın bu kişileri çalışmamaya teşvik etmekten başka bir faydası olmaz) kadar birçok mecrada karşımıza çıkıyor.

Konunun ne olduğu fark etmeksizin, insanların yinelenen beyanları zihinlerinde işlemeleri daha kolay oluyor ya da bu beyanlar akıcı görünerek insanları bunların gerçekliğine inandırıyor. Akıcılık güçlü bir üstbilişsel sinyal sağlayarak bir yanılgının ortadan kaldırılmasını son derece zorlaştırıyor. Ve bu etki, gerçekleştirilen ilk çalışmaların ortaya koyduğundan çok daha güçlü – yapılan araştırmaların birçoğunda katılımcıların karşılarına doğru ve yanlış beyanlar çıkacağı önceden kendilerine söylenmiştir ve bu uyarı aldanma payını yarı yarıya azaltır. Bununla birlikte asılsız gerçekler, güvenilir tavsiyeler (%100 güvenilir olduğu bilinen bir kişi tarafından verilen), uyarılar ve bu beyanların güvenilir olmayan kaynaklar tarafından ortaya atıldığına dair açık belirtilere rağmen varlığını sürdürür. Temelsiz bir beyanı yeterince sık duyarsanız, kolaylıkla bunun gerçek olduğuna inanmaya başlayabilirsiniz. İşte bu fenomen “asılsız gerçek etkisi” olarak biliniyor ve siyasetçiler ve reklamcılar tarafından sık sık kullanılıyor — ve buna karşı bağışıklığınız olduğunu düşünüyorsanız muhtemelen yanılıyorsunuz. Bu senenin başlarında gerçekleştirilen bir çalışma kişinin bilişsel profiline bakılmaksızın insanların bu etkiye yatkın olduklarını ortaya koydu.

Kısa süre önce gerçekleştirilen çalışma kapsamında, araştırma ekibi 103 katılımcıdan 60 adet herkesin bildiği beyanı okumalarını istedi; bunların bazıları doğruydu (“Kanallarıyla bilinen İtalyan şehri Venedik’tir” gibi) ve bazıları da yanlıştı (“Güneşe en yakın gezegen Venüs’tür” gibi). Gruplardan biri her bir beyanın ne kadar ilginç olduğunu puanlarken diğer grup ise beyanların ne kadar doğru olduğunu puanladı. Çalışmanın ikinci bölümünde ise katılımcılara ilk baştaki 60 beyana ek olarak 60 yeni beyan verildi—bu beyanlar yine doğru ve yanlış beyanların bir karışımından oluşuyordu—ve katılımcılar bunların doğruluklarını puanladı.

Araştırmacılar, çalışmanın ilk bölümünde beyanların ilginçlik düzeyini puanlayan katılımcıların asılsız gerçek etkisini ortaya koyduklarını buldu: bu katılımcılar daha önce görmüş oldukları yalan beyanları, yeni verilen yalan beyanlara kıyasla daha sık doğru olarak işaretlediler. Ama ilk bölümde verilen beyanların doğruluğuna odaklanan grup, bu etkiyi ortaya koymadı ve hem yeni hem de yinelenen yalan beyanları eşit düzeyde doğru olarak işaretledi.

Araştırmadan edinilen bu bulgu, bir beyanı eleştirel olarak analiz etme yeteneğimizin bu beyan ile daha önce karşılaşmış olmamız halinde bizi yarı yolda bırakabileceğini gösteriyor. Ve bunun etkisi uzun sürelerle kalıcı olabiliyor: gerçekleştirilen başka bir analizde araştırma ekibi, ilk başta beyanların doğruluğuna odaklanan katılımcıların deneyden iki gün sonra bu asılsız gerçek etkisine yenik düşmediklerini ortaya koydu.

Ancak bir beyanın doğruluğunu değerlendirmek sadece gerekli bilgiye sahip olduğumuz zaman kullanışlı olmaktadır (Güneşe en yakın gezegenin Venüs değil de Merkür olduğu bilgisi gibi). Araştırma ekibi gerçekleştirdikleri diğer çalışmalarda katılımcıların doğrusunu çok iyi bilmedikleri yalan beyanların (“21. ABD devlet başkanı Garfield’dir” gibi) doğruluğunu değerlendirmiş olmalarının onları asılsız gerçek etkisine karşı korumadığını buldu. Bu gibi durumlarda yanılgı ile mücadele etmek için kişinin kendi bilgisi yerine internet veya referans kitaplara başvurarak gerçekleri kontrol etmesinin ne gibi bir etkisi olduğunu öğrenmek ilginç olurdu.

Araştırmacılar, yalan beyanları saptamak için kişinin sahip olduğu bilginin yeterli olmadığını belirtiyor—araştırma sonuçlarına göre, insanların bu bilgiyi kullanmaları için “dürtülmeye” ihtiyaçları olabilir. Araştırmacılar şunları söyledi: “İçinde olduğumuz yanlış bilgi krizinde eğitim çözümün sadece bir parçasıdır; insanları önlerine koyulan beyanları zaten sahip oldukları bilgi ile özenle karşılaştırmaya yönlendirmemiz gerekmektedir.”

Kaynak: https://www.sciencedirect.com/

Translated by Oytun Buyrukçu

English to Turkish Translator & Proofreader, Localization Expert

Author: Admin